Dijital Endüstriyel Dönüşüm kavramına baktığımızda aslında her birimizin günlük hayatta, iş hayatında ve akademik hayatta sıklıkla karşılaştığımız, dolayısıyla aşina olduğumuz kelimeler olduğunu görürüz; Çünkü yanımızdan ayırmadığımız akıllı telefonlardan evimizdeki akıllı sistemlere, okulda akıllı tahtalara ve iş yerindeki projeksiyonlara kadar kullandığımız araçlarımızın çoğu dijitaldir. Eğlenirken, araştırırken, üretirken, tüketirken hep dijital araç ve platformları kullanıyoruz. Endüstriye gelecek olursak, sanayi devriminden bu yana fabrikalarla başlayan süreç, yerini ağırlıklı olarak iş merkezlerine, plazalara bırakmış olsa da gelişmiş bir endüstriyel bir düzen içinde yaşıyoruz. Dönüşüm ise, giderek dijitalleşen teknolojinin yarattığı değişim ve dönüşümler hayatımızda oldukça olağan bir durum haline geldi.
Bugün artık diyebiliriz ki, hızlı dönüşümlerle sürekli dijitalleşen, endüstri ağırlıklı bir toplum düzeni içerisinde yaşıyoruz. Bu düzenin hem etkileyeni hem de etkileneniyiz. Etki alanında bizler kadar İlişkilerimiz, ihtiyaçlarımız, alışkanlıklarımız, üretim ve tüketimimiz dolayısıyla toplumsal ve ekonomik düzen yer alıyor. Dijitalleşme, her anlamdaki erişimi kolaylaştırdıkça bireyler ve tüketiciler tarafında beklentiler yükselirken, markalar tarafında da rekabete, yaratıcı fikirlere ve dijital dünyaya yatırımlar her geçen gün daha da artıyor. Böylece içinde bulunulan çağı ve geleceği yakalamak ve beklentileri karşılamak için endüstri de dijital dönüşümün içindeki yerini alıyor. Her ne kadar birçok sektör çoktan dijital dünyaya kendini adapte etmiş olsa da endüstrinin dijital dönüşümü hala devam etmekte. Peki, tam olarak nedir bu dijital endüstriyel dönüşüm? Hangi süreçlerden sonra bugünkü haline gelmiştir? Hadi gelin kısa bir dönüşüm yolcuğuna çıkalım.
Endüstriyel Dönüşüm Süreci
Dönüşümü anlamak için öncelikle başlangıca gitmek gerekiyor. 18. Yüzyılın ortalarında düşük maliyetle hızlı üretime olanak sağlayan yeni buluşlar sayesinde, İngiltere öncülüğünde başlatılan endüstri devrimi, önce Avrupa kıtasına oradan da tüm Dünya’ya yayılarak endüstriyel dönüşümün fitilini ateşleyen ilk dalga olmuştu. Ardından ikinci, üçüncü ve bugün günümüz endüstri dönemini yansıtan dördüncü dalga geldi. İlk dalga, Endüstri 1.0 yani birinci endüstri devrimi olarak da bilinir. Bu dönem üretilen buhar ile çalışan makinalar ve fabrikaların çoğalması ile birlikte mevcut tarımsal üretim giderek azalarak endüstriyel üretime doğru dönüşmüştür. İnsan gücünün yerine geçen makinalar kitlesel üretimi arttırırken köylerden kentlere göçler başlamıştır artık.
Endüstri 2.0 yani ikinci endüstri devrimi, 19. Yüzyıldan 20. Yüzyıla geçiş dönemine denk gelir. 1950’ye kadar süren bu dönemde gerçekleşen teknolojik gelişmelerin üretim sistemine adapte edilmesi ile birlikte seri üretim ve dağıtıma geçilir. Bu dönem aynı zamanda Fordizm olarak da bilinmektedir.
Gelelim Endüstri 3.0 yani üçüncü sanayi devrimine. Endüstri 3.0, geçen iki endüstri devrimine göre dijital dönüşümün sinyallerinin yavaş yavaş verildiği bir nevi kırılma dönemidir. Bu dönemde geçmiş iki döneme göre teknolojik gelişmeler hem sayıca daha fazla olmuş hem de daha kısa sürede bir sonraki döneme geçiş gerçekleşmiştir. Dönemin en önemli buluşlarından biri bugün hayatımızın olmazsa olmazı cep telefonları olmuştur. Demiryolları ve otomobiller üzerinde büyük atılımlar gerçekleştirilmiştir. Hatta ilk elektrikli otomobillerin üretimi Endüstri 3.0 döneminde gerçekleşir. Bu dönem aynı zamanda internet ve sosyal medyanın da hayatımıza girdiği dönemdir.
2011 yılı ile birlikte birbirinden farklı ve karmaşık sistemlerin birbirine entegre olabildiği akıllı sistemler hayatımıza girmeye başlar. Bu dönem endüstri 4.0, dijital dönüşümün başlangıcıdır. Endüstri 4.0, yani içinde bulunduğumuz bu dönemde teknolojik gelişmeleri en hızlı şekilde yaşayıp en yoğun şekilde kullanıyoruz. Peki, kullandığımız bu karmaşık sistemler neler? Gelin şimdi bir de Endüstri 4.0 dijital dönüşümün bileşenlerine bakalım.
Endüstri 4.0 Dijital dönüşümün bileşenleri
3D Yazıcılar: Google Sketchup, AutoCad gibi 3 boyutlu model tasarımlarına uygun olarak geliştirilmiş programlarla çizilen modellerin birçok malzeme seçeneği ile üretimini gerçekleştirebilir. 3D yazıcılar, özellikle medikal, dental, otomotiv parça temini, mühendislik ve mimarlık gibi alanlarda sıklıkla kullanılıyor
Büyük Veri: Anlamlı ve anlamsız yapıda kayıt altına alınmış büyük orandaki veriye karşılık gelir. Büyük verinin analiz edilmesi durumunda belirlenen sorun ya da hedeflere yönelik doğru stratejiler geliştirilip ilgili birimlerin bilgilendirilmesi sağlanır.
Nesnelerin İnterneti: Nesnelerin birbiri arasında ve aynı zamanda daha üstün sistemlerle data transferine olanak tanıyan bir iletişim ağıdır. Yazılım ve ağ bağlantıları ile data transferi hem sistemler arasında hem de üst sistemlere yönelik gerçekleştirilebilir. Bu durum, olası bir zarar ya da kriz oluşması gibi durumlarda bilgisayarlara gönderilen sinyallerle zaman ve mekândan bağımsız uzaktan erişim ile müdahaleyi de mümkün kılar. Bu anlamda büyük veri ve nesnelerin interneti uygulamaları birbirini tamamlayan uygulamalardır denilebilir.
Artırılmış gerçeklik: Video, ses kaydı ve çeşitli grafiklerin dijital ortamlar üzerinde üretilip duyulara hitap eden girdilerle arttırılarak gerçek ortamda sanal canlandırmanın dolaylı ya da doğrudan bir şekilde yapılmasıdır. Arttırılmış gerçeklik, gerçek ortamda yer alan bilgi ve diğer nesneler ile etkileşime geçebilir. Böylece gerçek ortamdaki duyuların sanal ortam üzerinden harekete geçirilmesi de sağlanmış olur.
Bulut Bilişim Sistemi: Gün geçtikçe işte, okulda özel hayatımızda ki sakladığımız veri sayısının artması, kullandığımız cihazların veri saklama kapasitelerinin de arttırılmasını gerekli kılmıştır. Bu durum tüketiciye maddi yük yarattığı için alternatif ve ekonomik bir çözüm niteliğinde bulut teknolojisi karşımıza çıkar. Bulut teknolojisi, yazılım uygulamalarının internet aracılığıyla erişim sağlayarak veriyi depolamasıdır. Özellikle büyük şirketler ve üniversitelerin kullanmayı tercih ettiği bulut teknolojisi, hem kişisel kullanım yükünü azaltır hem de çoklu erişimi kolaylaştırır.
Yapay Zekâ: Algılama, ilişki kurma, sorun çözme, öğrenme, karar verme ve iletişim kurma gibi insan zekâsına ait bilişsel fonksiyonları yerine getirmesi için geliştirilen bir işletim sistemidir. Bu sistem aynı zamanda Endüstri 4.0 dijital dönüşümünün üretim için geliştirdiği en büyük teknolojilerden biridir.
Akıllı fabrikalar: Endüstri 4.0 dijital dönüşüm teknolojisi ile insan gücüne gerek kalmadan üretim yapabilen fabrikalardır. Karanlık ortamlarda dahi veri transferine ve üretime devam edilerek üretimin sürdürülebilirliği sağlanabilir.
Otonom robotlar: Çevresel koşullara göre karar alma ve harekete geçebilen robotlardır. Özellikle içinde bulunduğumuz COVİD-19 pandemisinde sosyal mesafenin korunması amacıyla bu robotların kullanılması da gündeme gelmişti.
Dijital Endüstriyel Dönüşümde Kritik Adımlar
Endüstri 4.0, dijital endüstriyel dönüşümün hayatımıza girmesi ile birlikte yukarıda belirttiğimiz teknolojilere her geçen dakika daha üstün özellikli, geliştirilmiş sürümler eklenmeye devam ediyor. Bu anlamda şirketlerin dijital endüstriyel dönüşümün baş döndüren hızına karşı başarıyı yakalamak ve onu korumak için birkaç kritik adımı izlemesi yerinde olacaktır. Bunlar:
- Dijital dönüşüme adapte edilmiş bir yol haritası
- Kurum kültürünün dijital dönüşüm ekseninde revize edilmesi
- Mevcut stratejik planlamanın dijital dönüşüm paralelinde planlanması
- Dijital dönüşüm ile bütünleştirilmiş yeni iş modellerinin geliştirilmesi
- Ürün ve hizmet sunumunun dijitalleştirilmesi
- Kurum içi organizasyonel birliğin dijitalleştirilmesi
- İhtiyaç duyulan konular hakkında gerekli eğitimlerin tüm birimlerce alınması şeklindeki adımlardır.
Endüstri 4.0 dijital endüstriyel dönüşüm bugün, sağlıktan enerjiye, güvenlik sistemlerinden eğitime, pazarlamadan bilgi teknolojilerine kadar hemen hemen her sektörde yansımalarını buluyor. Yansımalar, sektörler arasında olduğu gibi İK süreçleri, satış, satış sonrası hizmet, kalite yönetimi, pazarlama ve AR-GE gibi her birimler arasında da ihtiyaç ve fırsatlarını bir arada barındırıyor. Dönüşümün getirdiği bu teknolojilere adapte olarak sadece büyük ve köklü kuruluşlar değil, aynı zamanda orta ve küçük yapıdaki şirketler de rakipleri ile rekabetlerinde, aradaki mesafenin açılmasını sağlayacaktır. Böylece dijital dönüşümün fırsatlarından da yararlanabileceklerdir.