İnternet yayıncılığının değiştirdiği izleyici alışkanlıkları karşısında ana akım medya kendine alternatif yollar arıyor. Sinema sektörü de son zamanlarda büyük bir değişimle karşı karşıya. Sinema sektöründe bu değişimi yaratan ise dünyada 130 milyondan fazla abonesi olduğu söylenen Netflix! Sinema sektörünün iş modelini değiştiren ve internetin doğası gereği kullanıcı deneyimini ön plana çıkaran Netflix ile sinema sektörü arasında süren tartışmaların bize sinemanın değişimi ve geleceği hakkında ne söylediğine hep birlikte bakalım.
1- Steven Spielberg: Netflix ve Oscar
Ünlü yönetmen Steven Spielberg, çevrimiçi içerik sunan Netflix’e ait filmlerin Oscar’a aday gösterilmemesini teklif etmiş fakat bu öneri reddedilmişti. Oscar ödüllerine katılım için uygulanan madde ise aynı şekilde kalmıştı. Söz konusu maddeye göre, bir filmin Oscar ödüllerine aday olabilmesi için Los Angeles’taki sinema salonlarında 7 gün gösterilmesi gerekiyor. Yine bu maddeye göre filmler 7 günlük vizyonda kalma süreçlerinde video içerik sağlayıcısı Netflix gibi platformlarda da gösterilebiliyor. Akademi Başkanı John Bailey ise konuya dair açıklamasında sinema sanatının ayrılmaz bir parçası olarak sinema salonu deneyimini desteklediklerini belirtti. Aynı zamanda, bu kararla geniş çaplı bir film seçkisinin de Oscar ödüllerine aday olabilmesinin önünü açtıklarını söyledi.
2- BKM: Netflix ve Yılmaz Erdoğan
Son zamanlarda Mars Group ve film yapımcıları arasında yaşanan ciddi tartışmalara tanık olduk. Biletlerden yeterli payı alamadıklarını söyleyen yapımcılar, mısır kampanyası gibi kampanyalarla da haklarının gasp edildiğini öne sürdüler. Tüm bu tartışmaların odağındaki Mars Group’un, Kurumsal İlişkiler Direktörü Aslı Irmak Acar’ın verdiği bir röportajda ‘Cem Yılmaz olmazsa yeni Cem Yılmaz’lar çıkar’ demesiyle tartışmalar iyice alevlendi. Cem Yılmaz ve Mars Group arasında yaşanan tartışmaya birçok ünlü simanın da katılması bu tartışmayı uzun bir süre gündemimizde tuttu. Tartışmalara son noktayı koyan ise TBMM’den geçen sinema kanunu hakkında düzenlemeler oldu. Bu düzenlemelerle tartışma biraz yatışmışken, Yılmaz Erdoğan’ın Sazan Sarmalı filminin henüz vizyondayken Netflix’te gösterime girmesi ise tartışmaları tekrar alevlendirdi. Bu tartışmalara cevaben BKM’den gelen açıklama, bize sinema sektörü ve Netflix arasındaki çekişmelerin odak noktasını gösterir nitelikteydi.
Bu gönderiyi Instagram’da gör
Yukarıdaki tartışmalarda da gördüğümüz gibi sinema sektörü ve Netflix rekabeti, önümüzdeki yıllarda birçok değişimin öncülü olacak. Aslında sormamız gereken soru şu: Netflix’in oyuna getirdiği bütün bu değişimler ve kurallar yeni mi?
Çevrimiçi içerik sağlayıcısı Netflix yeni medyanın hayatımıza girip alışkanlıklarımızı değiştirmesinin doğal bir sonucu. Şu günlerde Netflix üzerine en çok konuşulan konulardan biri de Netflix Effect! Peki Netflix Effect neleri kapsıyor? Tam olarak yeni medya ve geleneksel medya karşılaştırmalarında yeni medyanın üstlendiği rolü… Çoklu ortam sağlama, kitlesizleştirme, bireyselleştirme ve eş zamansızlık.
Nitekim, Yılmaz Erdoğan’ın Sazan Sarmalı filminin Netflix’te yayımlanmasının ardından BKM’den gelen açıklamada, tüm dünyada ve yerelde izleyiciyle buluşma olanağının sağlandığından bahsediliyor. Bu açıklamada, sinema sektörünün perde arkasındaki en büyük belirleyicisi olan film dağıtım sektörünün de değişimden nasıl etkileneceğini görüyoruz.
Sinema Salonu Deneyimi
Film dağıtım şirketleri, filmlerin kopyalarını en çok izleyiciyle buluşacak şekilde bölgelerin sinema salonlarına ulaştırıyor. Biz de merakla beklediğimiz filmlerin vizyona giriş tarihlerine ek olarak vizyona giriş salonlarını bekliyoruz. Yeni medyanın taşıyıcısı olan Netflix’in sinema sektöründe en büyük değişimi yaratacak yönlerinden biri olarak sinema salonu deneyimini yok edecek olması görülüyor. Diğer yandan bu değişim filmlerin ulaşımını herkesin yararına olacak şekilde genişletip, filmlerin daha çok izleyiciyle eş zamanlı olarak buluşmasını sağlıyor. Sinema salonlarının sunduğu 1 bilet 1 izleme hakkı şeklinde gelişen iş modeli de Netflix ile bir üyelik ile çoklu ortamda (televizyon, telefon, tablet, bilgisayar) sınırsız izleme hakkı şeklinde değişiyor. Hem de filmlerin vizyona hangi salonlarda gireceğini beklemeden! Netflix’in sunduğu bu model, sizce de çağımızın tüketim alışkanlıklarının tam olarak bir yansıması değil mi?
İstediğimiz anda, istediğimiz filme vizyon tarihini, salonları takip etmeden ve vizyondan kalkan filmlerin DVD’lerini bulmak için çaba sarf etmeden ulaşmak… Burada değişen alışkanlıklarımızdan biriyle daha karşılaşıyoruz: eş zamansızlık! Sinema salonlarındaki filmleri kaçırmak ve filmlere bilet bulamamak, yerini istediğiniz zaman filme ulaşabildiğiniz ve film saatini programınıza göre ayarlayabildiğiniz bir izleme deneyimine dönüşüyor. Sonuç olarak, yeni medya çağının televizyon ve radyo gibi ana akım iletişim araçlarında yarattığı değişim, şimdi de Netflix ile sinema sektörü arasında yaşanıyor. Binge-watching (seri izleme) artık sinema filmleri için de istenilen bir kavram haline gelmeye başlıyor. Zahmetsiz ve kolay ulaşılabilir olan kazanıyor!
Oscar Ödülleri
Sinema sanatının duayenlerinin itirazlarına rağmen, Amerika Birleşik Devletleri Adalet Bakanlığı, gönderdiği bir yazıyla tekelcilik karşıtı yasalara karşı Akademi Kurulu’nu uyardı. Bakanlık, internet üzerinden yayınlanan filmlerin Oscar adaylıklarının kabul edilmemesinin tekelcilik karşıtı yasalara aykırı olduğunu söyledi. Bunun üzerine üç haftalık gösterim süresinden sonra Netflix üzerinden abonelerle paylaşılan Roma, 10 dalda Oscar’a aday gösterildi ve film 3 Akademi Ödülü kazandı! Sinema sektöründeki değişim de Roma filminin kazandığı ödüllerle gözler önüne serildi.
Bu değişimin tek yarışmacısı ise elbette Netflix olarak kalmayacaktı. Amazon Prime, Hulu, Sony, HBO, Disney+ ve daha birçok şirketin de bu yarışa girmesi değişimi daha da hızlandırdı. Yaşanan rekabet ise değişime gün geçtikçe farklı bir yön veriyor. Uzun yıllardır beğeniyle izlenen dizi Friends’in 2021’de Netflix ile anlaşmasının sonlanması ve dizinin yayın haklarının NBC Universal’a geçmesi yarışın sinema sektörünün yanı sıra online içerik üreticileri arasında da kızışacağını gösteriyor.
Tüm tüketici alışkanlıklarını değiştiren yeni medya ve tüketim çağının, sinema sektörünü de etkilemesi ve değiştirmesi elbette ki kaçınılmazdı. Artık, sinema sanatının perde arkasını oluşturan ve gelişkin bir sektörel iş birliği içinde çalışan sinema sektörünün, izleyici alışkanlıklarının değişmesinden nasıl etkileneceğini yaşanan tartışmalara bakarak analiz edebiliyor ve öngörebiliyoruz. Bunun bir yansıması olarak, Netflix’in üstlendiği rol ile birlikte gelen ve rekabete katılan şirketlerin çoğalmasıyla artan değişimin ayak seslerini gün geçtikçe daha yakından duyuyoruz! Artık sinema sektörünün karşısında yapımcıya haftalar belki de aylar içinde kazanılan geliri bekletmeden verebilen rakipleri var. Bu avantajlarına ek olarak, izleyiciye istediği içeriği uygun fiyatlarla kaliteli bir şekilde sunabiliyorlar. Sinema sektörünün bu noktada tavrını nasıl alacağı ve sektöre nasıl can vereceğini ise merakla bekliyoruz.
Netflix orijinal içerikleri arada istisnalar olsa da-işte Roma o istisnalardan-genellikle TV filmi formatında işler. Oscar adayı olmuş Mudbound ya da Coen kardeşlerin son filmleri The Ballad of Buster Scruggs, teknik olarak HBO yapımlarından farksızdı.
Bir film ilk önce, en başta büyük beyazperdede, sinema salonlarında izlenilmesi için değil de; insanlar evlerinden dışarı çıkmadan akıllı televizyonlarında, bilgisayarlarında, tabletlerinde ve akıllı telefonlarında izlemeleri için yapılıyorsa o film mantık olarak da bir televizyon filmidir zaten.
Efsanevi, usta yönetmen-yapımcı Steven Spielberg çevrimiçi yapımlar TV ödülleri olan Emmy’de ve Altın Küre Ödülleri’nin televizyon dallarında yarışması gerekir, Oscarlar’da değil derken çok haklıydı. Roma teknik açıdan fazlasıyla sinematik bir filmdi ve en azından o sınırlı sayıda da olsa sinema salonlarında gösterildi. Ama Ceoenler’in yeni filmleri geniş çapta sinema salonlarında oynamadı bile ama yine de Oscar adayı yapıldı.
Geçtiğimiz yıl Cannes Film Festivali’de aynı sebeple misal Roma’yı ve diğer Netflix filmlerini yarışma dışı bıraktı. Bu yıl da Netflix, Cannes Film Festivali’ni protesto etmek için yeni filmlerini yollamadı.
Son Avengers filmi gişe rekorları kırdı, hala insanlar sinema salonunda film izleme deneyiminden vazgeçmiş değil, bunu kanıtlamış oldu. Elbette aynısı ana akım olmayan arthouse yapımlar için geçerli değil ama olsun.
Netflix sinema salonlarından önce TV kanallarına esas darbe vurmuşa benziyor. Ve bir de DVD/Blu-ray diskte film izleme eylemini yavaş yavaş bitiriyor. Öyle ki küresel olarak DVD/Blu-ray oynatıcıların ve DVD/Blu-ray diskte filmlerin satışları düşmüş durumda. Türkiye’deki Blu-ray disk film dağıtımcıları ise batmış durumda.Teknoloji devlerinden Samsung artık 4K Ultra HD Blu-ray oynatıcı üretmeyeceğini duyurdu en son.
Netflix üyeliği, sinemaya gitmekten ya da Blu-ray disk bir film alıp izlemekten çok çok daha ekonomik. Üstelik 5.1 ses deneyimi ve 4K Ultra HD izleme imkanı bile sunuyor. Üstelik bir filmi aynen DVD/Blu-ray diskte film izlerken olduğu gibi istediğin zaman durdurmak, tekrar istediğin zaman kaldığın yerden devam ettirebilmek, ileri-geri sarabilmek, istiyorsan sayısız defa yeniden izleyebilmek mümkün. İçerik çok ve tür açıdan zengin. Bu da her filmsevere çok cazip geliyor tabii.