İnsanlık her daim ileriye gitme ve kendisinden daha iyi bir toplum yaratma peşinde durmaksızın ilerliyor. Hepimiz gelecekte neler olacağına sonsuz bir merak duyuyoruz. Zamanla değişen üretim ilişkileri ve gelişen teknolojiyle, dünyayı ve dolayısıyla toplumu değiştiriyoruz. Dünyanın hiçbir döneminde bizim yüzyılımızda olduğu kadar fazla bilgi üretilmedi ya da hiçbir zaman teknolojiyle şimdiki kadar iç içe olmamıştık.
Orta Çağda feodal beyliklerden birinde yaşayan bir çiftçiye bugün yaşadığımız çağı anlatmaya çalıştığınızı düşünün ya da o kadar geriye gitmeden sadece büyük büyük dedenize anlattığınızı… Ona dünyanın neresinde olursanız olun, bir telefonla istediğiniz kişiyle görüntülü konuşabildiğinizi, geçtiğimiz nisan ayında fotoğrafı çekilen dev kara deliği ya da bir fabrikanın bugünkü işleyişini anlatmaya çalışmak ne kadar zor olurdu değil mi? Muhtemelen sizin onlarla alay ettiğinizi ya da hayalperest birisi olduğunuzu düşünürlerdi. Sadece bir insan ömründe geçirdiğimiz değişiklikleri düşündüğümüz zaman bile büyük bir yol kat ettiğimizi görebiliriz. Çocukluğumuzda kullandığımız araçların bugünkü değişimine göz attığımızda bile bariz bir fark görüyoruz. Evinizdeki televizyonu düşünün ya da cep telefonlarınızı. Ne kadar da büyük bir değişime uğradılar değil mi?
Yalnızca kullandığımız araçlar değil, onların üretim tarzları da değişti. 1900’lü yılların başında geliştirilen fordist üretim modeli, kayan bir bant üzerinde işçilerin, standart özelliklere sahip malları büyük ölçeklerle ürettiği bir üretim tarzıydı. Yaşanan teknolojik gelişmeler, artan işsizlik ve fordist üretim tarzının 1970’li yıllarda sınıra dayanmasıyla beraber yeni bir üretim tarzı ihtiyacı doğdu. Bunun üzerine üretim alanında post-fordist üretim tarzına geçildi. Post-fordist üretim, teknolojiyle daha yakından bir üretim biçimini de beraberinde getirdi.
Zamanla ve teknolojinin gelişimiyle üretim, daha az işçiye ihtiyaç duyan ve daha çok makinelerin kontrolündeki bir üretim tarzına doğru evriliyor. Kol gücüne dayalı ve yalnızca bir işi yapan işçilerin yerini yazılım bilgisine sahip personeller almaya başlıyor. Bunlara bağlı olarak, üretim sahalarında çalışan işçilerin sayısı gün geçtikçe azalıyor.
Karanlık Fabrika Nedir?
Bugün, karanlık (lights out) fabrikalar olarak bilinen fabrikalar, bünyesinde insansız üretim yapan ve yeni nesil üretim biçimi olarak nitelendirebileceğimiz bir üretim alanını işaret ediyor. Karanlık fabrika kavramı 21. yüzyıldan başlayarak geleceği şekillendirebilecek bir alan. Üretim ilişkilerini ve üretilen malları gözlemlenebilir bir şekilde değiştirecek olan bu fabrikalar, dünyanın birçok faklı yerinde kullanılıyor. Peki, nedir bu karanlık fabrikalar? Üretimi ve üretim sektörünü nasıl etkileyecek?
Endüstri 4.0 devrimi ile anılan akıllı fabrikalar, sanal sistemler kullanılarak üretim yapan, otomatik kontrolünü içinde barındıran, kendi kendinin konfigürasyonunu yapabilen ve üretimde standartlaşmayı en üst düzeye çıkarabilen bir üretim biçimini beraberinde getirdi. Bünyesinde çok az ya da hiç işçi çalıştırmayan karanlık fabrikaları, bilgisayar tarafından kontrol edilen bir akıllı fabrika örneği olarak ele alabiliriz.
1980’lı yıllarda Japonya’da ortaya çıkan bu yeni nesil üretim sistemini bugün birçok ülkeden farklı şirketler kullanılıyor. Şirketlerin bu otomasyon sürecine gitmelerindeki temel amacıysa, işçi maliyetlerini düşürmek ve seri üretimlerini güçlendirmek.
Dünyanın ilk insansız fabrikasının sahibiyse, Changying Precision Technology Company isimli bir firma. Bu firma, üretim biçimini değiştirerek kısa zamanda büyük kazançlar elde etti. Bu kazançlardan en önemlisi işçi maliyetindeki düşüş olurken, diğer bir getirisiyse, üretimlerindeki standartlaşmaya birlikte üretim kapasitesini oldukça arttırmak oldu.
Karanlık Fabrikalar Ne Gibi Avantajlar Sağlıyor?
Bugünkü fabrikaların çoğu, insansız fabrika özelliğini kısmen taşıyor. Üretimlerinde çok az ya da hiç işçiye gerek duymayan bu fabrikalar, artan talebi karşılayabilmek için kendi teknolojik olanakları dahilinde durmaksızın üretim yapıyor. Geniş bir perspektiften baktığımızda, üretim biçimindeki bu yeni sistemin birçok faydası olduğunu görebiliyoruz.
Böylesi bir üretim modelindeki standartlaşmayı ele aldığımızda üretim miktarı ve kalitesi oldukça artacaktır. Yüksek oranda kâr sağlayan, işçi maliyetlerini düşürürken para tasarrufuna neden olan bir sistem; üretim gücüne ve yeterli teknolojiye sahip firmalar için büyük avantajlar sağlıyor.
Çağımızda kullandığımız otomasyon sisteminin gelişimi yıllar sürdü. Üretimde kullandığımız bu yeni teknoloji, üretim ilişkilerini ve biçimlerini temelinden değiştirmeye giden bir yolda ilerliyor. Universal Robots’un Amerika Robot Yapım Genel Müdürü Douglas Peterson, üretim aşamasında robotların, tehlikeli ve zor görevler için birebir olduğunu söylüyor. Bu açıdan bakıldığında, üretim aşamasında tehlike unsuru bulunduran üretim alanlarında, işçilerin çalışmaması, iş kazalarının da önüne geçecektir.
Başka bir açıdan baktığımızda, kesintisiz üretim yapabilen akıllı fabrikaların varlığı, işçilerin çalışma saatleri gibi konuları da gündeme getirerek yeni nesil üretim tarzının ana hatlarını da belirleyebilir. Vardiyalı işlerde fazladan mesai sisteminin karşısında bir seçenek oluşturan karanlık fabrikalar, gelecekteki üretim sistemimizin temel prensiplerini belirleyecek gibi gözüküyor.
Karanlık fabrikaların amacı, üretimi maksimize ederken para tasarrufunu da en üst düzeye çıkarmak. Bununla beraber, karanlık ya da akıllı fabrikalar sayesinde artan verimlilik, rekabetçi piyasa koşullarını ve dolayısıyla kaliteli ürünlerin pazar alanındaki döngüsünü güçlendirecektir.
Yeni Nesil Üretim, Yeni Nesil Personel
Endüstri 4.0 devriminin ve karanlık fabrikaların, mavi ve düşük katma değerli beyaz yakalıların üzerindeki etkileri olumsuz olacaktır. Zamanla işçilerin yerine geçen algoritmalar ve robotlar, önceden bu alanlarda çalışan kişilerin hayatında büyük bir değişime neden olacaktır. Ancak her devrimde olduğu gibi insanlar, değişime uyum sağlamayı öğrenecek ve hayatta kalmanın yeni yollarını bulacaktır.
Öte yandan karanlık üretim, sürekli bakım ve onarıma, gelişmiş program bilgisine sahip olan personele ve planlı bir üretime ihtiyaç duyuyor. Bu açıdan ele aldığımızda, işçi istihdamında azalma yaşanırken, uzman personel alımında artış gözlemlenecektir. Çünkü sürekli işleyen bir üretim modeli çeşitli arızalar verebilmekte ve bunu onarabilecek kişilere ihtiyaç duymaktadır. Yani, karanlık fabrikaların üretim aşamasında insan gücüne ihtiyaç duymasa da üretimin devamlılığı ve kalitenin sürekliliği için otomasyon ve programlama bilgisi yüksek insanlara gerek duyulmaktadır.
Yeni teknolojinin fabrika sistemi, yakın gelecekte oldukça fazla kullanılan bir üretim biçimi olacak gibi görünüyor. Belki de üretim alanındaki katı çalışma koşullarımızı bile yeniden gözden geçirmemize neden olabilir. Karanlık fabrikalar sayesinde, çoğunlukla kol gücüne dayanan üretim tarzımızı, donanımla temellenen ve otomasyon bilgisiyle tamamlanan bir üretim tarzıyla değiştirebiliriz.